Bu işler ille de tarifle olacak diye bir şey yok. "Ne var ne yok?" sorusunu evlerimizin belli noktalarına sorduğumuzda, gelecek yanıtları toplamakla da olur. Belli noktalar buzdolaplarımız, erzak dolaplarımız, varsa kilerlerimiz, bahçelerimiz veya balkonlarımızdır.
Huyum böyle mesela, derin dondurucuya girebileceğini aklımın kestiği her neyse ya biraz fazlaca yapmak, ya da artan yemeklerimi ileri bir tarihte yararlanmak üzere saklamak. Balkabağı da böyle bir şey. Yapılan tatlıdan bir kaç parçayı ezer, püre yapar atarım derin dondurucuya mutlaka. Yaz da var kış da....
Hazırımda duran balkabağı püresinin faydasını sütlü tatlı ve dondurma servislerimde çok görmüşümdür. Sanki çok düşünülmüş de bulunmuş gibi bir ikramım da tatlı yerine geçecek olan balkabağı püreli yufka böreğim.
Yarım ay katladığım yufkaya yayarım püreyi, yuvarlak kenarından düz kenara doğru yuvarlayarak sarar, tepsiye yerleştiririm sonra. Üstüne rendelenmiş tuzsuz tereyağı koyulur veya koyulmaz, size kalmış. Börek gibi kızartılır fırında, börek gibi kabarır. Esmer şeker serperek beş dakika kadar fırınladınız mı iş bitmiştir.
Sonra da dövülmüş cevize bular, bahçenizde ya da benim gibi saksılarda yetiştirdiğiniz tazecik nane yapraklarıyla süsler de ılık ılık yerseniz eğer...
Merak etmeyin, kolayına kaçmış diyemez kimse. Öyle ya, bir zamanlar kabağı almış, geceden şekere yatırmış, sabahına kendi suyunda pişirmiştik. İçine aklımızın estirdiği baharatlardan koymuş, limonla kestirmiş, bilahare püresini yapmıştık. Böreğini de sardık işte. Pişirdik, kurtardık.
Ne iş, ne iş..
Oya Kayacan
No comments:
Post a Comment