Yine dayanamadım onları görünce. Hani o avuç içi gibi top top olanlar. Kabak adları bende bu kitapla birlikte daha belirginleşmeye başladı başlamasına da, bu toplara ne denir bilebilmiş değilim henüz. Bildiğim, onları gördüğüm yerde yüzümü bir gülümseme alması, elleme hallerimi engelleyememem ve de hemen dört beş tane aynı çaptasını seçip alıvermem.
Onların dolapta beni beklediklerini bilmeye bayılıyorum.
İşte beş tane onlardan. İçlerini yine kedimlerin kaşığı ile oydum. O kaşık yuvarlak oyucu bir cankurtaran ama kim nerden nasıl bulabilir malûmum değil. Daha bebecikti Kimsecik o kaşık bizim eve promosyon olarak girdiğinde. Mama kutularının kenarındaki kanalların içini sıyırmaya yarayan, bir yanı tırtıllı kedi kaşığı yani benim yuvarlak oyucum.
Bızzzzzt aletinin içinde 3 kuru kayısı, bir avuç ceviz ve bir iri soğanı iki üç harekette paraladım hafifçe. Dibini sızmayla kapladığım tencerede biraz tuzla döndürdüm. Yıkanıp kaynar suda şişirilmiş bir avuç bulgur, üzerinde 150 gram yazan bir kutu bebek ıspanak, bir avuç sultani üzüm, birer tutam müskatla tarçın ve iki karanfille birlikte tekrar döndürdüm sonra. Çok kısık ateşte, 5-6 kaşık suyla bırakıp, ıspanağın da suyunu salıp çekmesini bekledim.
Şimdi, eğer becerebilirseniz çok dozunda dibini tutturun. Karamelli bir durum olur ve de böyle meyve katkılı lezzetlere ayrı bir lezzet katar. Yok beceremezseniz vazgeçin, yanık kokusu da hiç hoş olmaz çünkü.
Tencerenin dibine maydanoz dereotu yatağı, dolmaların tepesine de ikiye bölünmüş mini domates şapkaları yaptım. Tencereye tekrar sızma, yanmayacak kadar su, karabiber çekme, az daha tuz ve orta ateşte kabaklar yumuşayıncaya kadar pişecekler.
Pişince meyve lezzeti veren ıspanaklı kabak dolması olacaklar.
Şimdi yiyorum da, beğeniyorum yaptığımı.
Bu kabak topları nelere kadir...
Oya Kayacan
Sunday, April 1, 2007
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment