Saturday, March 10, 2007

Kabakli Kereviz

Ablam Hülya'ya söyledim dün, "Çok şükür fındık kitabımıza kavuşuyoruz, şimdi sıra kabaklara geldi," dedim. "O kabak bu kabak, her kabaktan her çeşit tarif toplayacağız ve böylece Bizim Fındık Çocukları kitap serisinin ikincisine girişmiş oluyoruz," diye de ekledim.

Ablam Hülya, "Al o zaman," dedi, "bir tarif de benden."


Uygulaması da benden o zaman. İki kereviz yumruk kadar, üç narin kabak, iki zarif soğan olan malzemeyi bir araya getirince iş neredeyse bitmiş sayılır. Hazırlama süresi kahvaltı hazırlama zamanıyla iç içe, pişme süresi kahvaltı ederken, kolay ki o kadar olur.


Lokmalara kestiğiğiniz kerevizleri limonla ovuşturup tencereye, kabak ve soğanları da rendenin dilim yanından geçirip tencereye koydunuz. Deniz tuzu, şeker ve ağzınıza layık olan sızmayı da yeterince ilave ettiniz. Şimdi ben sizin ekşiden ne anladığınızı bilmiyorum ya, ben ne anlıyorum onu söyleyeyim. Bu yemek bir limon ve bir portakal suyu ile, ekşiyi çok seven bana göre ekşisi yerinde oluyor. Siz daha az ekşili olanını yarım veya daha az limonla, portakalın da önceden tadına bakarak ayarlayabilirsiniz.

Az su ilave etmek veya sıkıca folyoladığınız tencerede ağır ateşte kendi suyunda pişirmek, iki seçenek de olabilir. Soğanları iyice yumuşatmak için önceden sızmada çevirebilir veya ben gibi dirice tercih ederseniz hepsini çiğden pişirirsiniz.

Servis tabağında küçük bir dereotu demeti ve portakal kabuğundan süs yakıştırdım bu yemeğe.

Ablam Hülya ne diyecek bakalım?

Oya Kayacan

No comments: