Friday, March 23, 2007

Kıymalı patatesli kabak dolma


Top gibiydiler. Cana yakın. “İlahi, alt tarafı kabak,” demelere layık değildiler. Dördünü seçip aldım. Diğerleri arkamdan bakakaldı.

Bu topların, belki bilirsiniz, içleri pek matah değildir. Her bir çekirdeği tam da kabak çekirdeği kadardır, adı üstünde. Kızartılmaz bir kere katiyen. Dolmalık niyetine alınır genellikle, şöyle iri incir kadar olanları, ki içleri oyulup çerçekirdekten arınsınlar.

Benim beğendiklerim, eve getirdiklerim kocaman kız memesi meyveleri iriliğinde. Ne olacaklar peki bunlar? İstiareye mi yatılacak yine? İstiare hallerimde ihtisas kesbettim. Yüzerken yapıyorum bu işi. Her sabah her sabah havuzda sırt üstü bir, yarım saat de serbest... Bırakın yemek tasarlamayı, yanı sıra iki öykü, üç şiir, bir de senaryo kurgusu hazır yani.

Neyse işte, günlerden Cumartesi, mutfakta yaşayan her aletin el çalışıp da işletilmeye hak kazandığı en uzun mutfak günüm. Öyle de bir hal ki, hiiiç mi hiç düşünülmemiş gibi sanki nelerin olup biteceği. “Koy önce bir kahveni de görelim bakalım,” hesapları.

Bir kocaman tencere, içi dolu su, kaynayacak. Dört top kabak yıkanacak, iki tane iri tazemsi patates yıkanmakla kalmayıp aynı zamanda fırçalanacak; içinde su kaynayan tencerede onlar da olacak. Her mutfakta olduğumda olduğum gibi oynama havalarım, mesela bugün “hop ninnayı ninnayı, gel oynayı oynayı...,” tarafınızdan hoş karşılanacak. Kabaklar az haşlanıp çıkartılacak, patatesler biraz daha bırakılacak, iyice haşlanacaklar.
Soğan ve kıyma azıcık sızmada çevrilecek. Suyunu koyverip çekince az su ilave ederek pişmeye bırakılacak. Tuz, karabiber koyuldu tabii. Kıyma da suyunu yeniden çekti, acı biber salçası eklendi ve karıştırıldı. Bolca maydanoz doğrandı içine, altı kapandı.

Ooof amma da su çekmiş kabaklar. İkiye bölüp önce lavaboya doğru tutmalı ki aksın şu sular. Derken tahta kaşıkla çekirdeklerini almalı. Patateslerden kalın birer dilim oyulmuş kabakların diplerine, artarsa püreleştirip boşluklara doldurulmalı. Pencere önümden biberiye toplayıp karıştırmalı patateslere. Sonra da kıymalı sosu döktük işte üzerine.

Bitti gibi dursa da, bitmedi. Akşama fırına girecek daha, üzerine hayli peynir rendesi serpilmiş olacak. Ben yine peynir tercihimi parmesan olarak kullanacağım.
Bu yemek güzel kokacak, rahmetli büyükannemin her yemek sonunda dilediği gibi ferah sofralarda yenecek, afiyet olacak.
Oya Kayacan

No comments: